Ben şişkoyum, bildiğin şişko. Görenler boyum uzun diye pek anlamaz; irisin, boyun var derler Tartı da mı yalan söylüyor? Ben şimdi bir yola çıktım, yol hikayemi de seninle paylaşıyorum işte. Belki senin de bir yoldaşa ihtiyacın vardır. Belki sadece sağlıklı beslenmek istiyorsundur. Belki de çok sevdiğin kendi mutlu, görüntüsünden mutsuz bir başka şişko vardır :) Kim bilir?

7 Kasım 2012 Çarşamba

Ve Dukan Audrey'i Yarattı - Yeni Bir Çağ Başlıyor

    Ahh ne varsa bende vaaaar, yaşama sevinci istediğin kadaaaar!!! Ahahah! Keyfim nasıl yerinde, ne kadar mesudum bilemezsiniz. Tam gaz devam ettiğim Dukan diyetimin bugün itibariyle 133. günü ve bendeniz 32 olan vücut kitle indeksimi ( Türkçe meali 1. derece obez), bugün itibariyle 26,1'e düşürmüş, toplamda 19.2 kg'lık bir yağ tabakasıyla da vedalaşmış bulunuyorum. Seyir dönemine haliyle devam!
     Bu sırada ağzı açık ayran budalası gibi 'Aman Tanrım ne kadar çok zayıflamışsın!' şaşkınlık ifadesinin ardından, 'Peki ne yaptın?' sorusuna cevap vermekten de bitap düştüm. En fenası da 'Haaa hani hep et yenilen diyet değil miğğğyyy ama o çok sağlıksızmışş'cılara karşı sakinliğimi koruma mücadelesiydi diyebilirim.
       Ammavelakin aslında başıma ne geldiğinin tam da farkında değilmişim. Zira bunca kilo kaybına rağmen ne alışverişe çıktım, ne de bir terzinin kapısını çaldım. Yakın bir zamanda bir iş görüşmesi için gardrobumda doğru düzgün bir şeyler bulmaya çalışırken, aklıma Temmuz başında bana dar gelen bir eteğim geldi. Onun benim kurtarıcım olmasını umuyordum. ( Ha bu arada merak edenler için not; evvet yine iş değiştiriyorum! Ha,ha!) Eteği üzerime geçirdiğimde yaşadığım şoku tahmin edemezsiniz. Daha sonrasında bu şokun saçmalığını farkına vardım.
      Neredeyse 20 kg kaybettim, bütün giysilerim üzerimden dökülüyor ancak ben nedense kıyafet bedenimin de haliyle değiştiği gerçeğini gözardı etmişim. Bunun altında yatan psikolojik nedenler olduğu aşikar. Biz şişmanlar ne kadar zayıflarsak zayıflayalım, kendimize 'normal' ya da 'zayıf' demekte zorlanıyoruz. Kendimizi, kendi bilincimize 'şişko' diye kodlamışız da ondan. Velhasıl kelam bendeniz buna bir son verdim. Ben, kendim, Audrey size gönül rahatlığıyla diyebilirim ki hayatımda yeni bir çağ başlıyor.
    Nasıl mı? Bunca yıldır 'O bana yakışmaz, bu bana göre değil. Ben onun içine giremem. Hiç de güzel durmaz. Zaten benim belim kalın.' diye diye giymeyi çok isteyip de, mağazalarda elimi uzatamadığım giysileri artık giyeceğim. Çünkü hayatımda ilk kez inanıyorum ki ben bu kiloları geri almayacağım ve daha da önemlisi sağlıklı kiloma kavuşana kadar diyetime devam edeceğim ve neredeyse 1 yıl sürecek koruma programımı da uygulayacağım.
      Ancak hepsi bu kadarla da sınırlı değil. Bu meşakkatli diyetin altından kalkabilen her kadının yapabileceğine inandığım bir mevzu daha var; vücudunu tanımak. Vücudunuzu tanırsanız, 'O bana olmaz; belim kalım' cümlesini, 'Bu pantolonla, bu bluzu kombinlersem, belim ince görünür' şeklinde kurabilirsiniz. Bu yolda attığım adımları, öğrendiklerimi ve alışveriş maceralarımı da diyet günlüğümde sizlerle paylaşacağım. Ne kadar çok insanın aynaya baktığında kendisine gülümsemesine vesile olabilirsem, o kadar güzel!
        Gelelim bugün benimle birlikte terzi dükkanına doğru yolculuğa çıkacak bir valiz dolusu kıyafet içinden sizler için seçtiğim bir kaç 'motivasyon aracı'na!



  
 

18 Eylül 2012 Salı

Gökyüzünde Yalnız Gezen Yıldızlar, Yeryüzünde Sizin Kadar Işıldayacağım

   Aynen öyleee!!! Aynen öyleeee!!! ( Ama yani bunu ben çığırıyormuşum gibi değil de, Ajda'dan dinliyormuş gibi yapmanız lazım. Her ne kadar bu gece tüm Türkiye'nin Kralpop'ta izlediği, benimse orada olduğum Kuruçeşme Arena konserinde O, bu şarkıyı söylememiş olsa bile)
   Konser çıkışı eve gelip, konser yazısı yazacağıma Dukan yazısı yazıyor olmamın elbette bir sebebi var. Hayatı boyunca babasının minik hipopatam yavrusu olan ben, az zamanda çok ve büyük işler başardım malumunuz. Hatta zavallı babişkom 'Çok zayıfladı, yeter artık. Sıkı diyet yapıyor' diye evhamlanmaya bile başladı. Oysa hepi topu 42-44 beden bir insanım şu anda. Benim de ortaokul arkadaşım Tuba kadar 34-36 beden olma hakkım olsa da, gönlümden 36-38 geçmekte. Bu böyle biline! Eeee, ne alaka mı?
    Efendim bendeniz ne sevgili Burcu Timoçin ve DukaniCHE, ne Simla, ne de 'Biz hiç mi yardımcı olmadık?' diyerek bana gönül koyan Dukanella'lar Gizem, Başak ve Begüm kadar mutfakla yakın ilişki içerisinde biriyim. Zaten son günlerde pek de mümkün olmuyor. Taksite girip aldığım biletlerimle o konser senin, bu etkinlik benim gezinirken Dukan diyetime devam edebiliyor olmam başlı başına bir emek, uğraş ve başarıdır. Bu da böyle biline! Ama ben de dondurma yemeyi hakediyorum, değil mi ama? Hatta bence milkshake içmeyi de hakediyorum.
    Allah'a bin şükür Kadıköy Rıhtım'daki Mado çalışanları da gecenin bu saatinde (00:30 ) aynı şeyi düşündüler. Deli gibi sorduğum 'Milshake yapıyor musunuz? Peki light dondurmanız var mı? Besin değerlerine bakabilir miyim? Peki light sütünüz var mı?' gibi sorularımı sabırla cevaplamakla kalmadılar, bir de her birine beni memnun edecek cevaplar verdiler. Ben de yağ oranı Dukan diyetime, tadı damağıma uygun yağsız, şekersiz kakaolu milkshake'ime kavuştum. Bir de eve götürmelik paket yaptırdım.
    Acilen de sizlerle paylaşmak istedim; Mado'nun kakaolu light dondurmasını gönül rahatlığıyla tüketin sevgili Dukangiller. Ancak unutmayın, çok fazla yerseniz tatlandırıcılar laksatif etki yapar, affedersiniz 'cır cır' olursunuz.

 

12 Eylül 2012 Çarşamba

Audrey'nin Yolu - Tecrübeyle Sabit Dukan Tarifleri

   Aylardır 'Sıcak, yandık, bittik' diye söylenip, durduk hep beraber. Eee noldu? Tarkan'ın 2012 yılında, Cemil Topuzlu Açıkhava Tiyatrosu'nda vereceği ilk konser günü gök delindi; kapkara bulutlar etrafı, kasvetleri de ruhumu sardı. Oysa bu kış için, uzun yıllardan sonra ilk kez, çok heyecanlıydım. Güzel kazaklarımı, botlarımı giyip tiyatroya, sinemaya gidecektim. Arkadaşlarla ev toplantıları yapacaktık; sinema, oyun, okuma geceleri. Galata'ya gidecek ve Mart sonunda seyir dönemimin bitişini vişne likörü ile taçlandıracaktım. Noldu? 
   Erken gelen gök gürültüsü ve yağmur keyfimi yerle bir etti. Akşam konserde sıçana dönmüş 6000 kişiyle, omuz omuza 'Çiçek gibi tazecik' diye tam bir Akdeniz şarkısı olan Dudu'yu söylerken, kendimi salak gibi hissedeceğimi düşünüyordum. Peki öyle mi oldu? Tabii ki; hayır.
  ' Allahını seversen buradan bizim alacağımız ders nedir Audrey? Dukan, Tarkan, sonbahar ne alaka ?' demeyin. Aranızda 'Kilo vermem durdu', 'Verdiklerimi geri alıyorum', 'Yulaf kepeğinden bıktım' diyenler olduğunu ve bu olumsuz düşüncelere kendilerini boğarak asıl amaçlarından da sapıyor ya da sapmak üzere olanlarınız olduğunu biliyorum.
  Doğrusunu söylemek gerekirse; hayır efendim, ben hiç de kendimi salak gibi hissetmeyecektim Harbiye'de. Bardaktan boşanırcasına yağmur yağsa, bu sefer ' Hahah ha! Ne güzel! Hiç böyle bir Tarkan konseri anım da yoktu sırılsıklam! Yaşasın!' bile derdim. Yani ne yapmalı? İnsan durmamalı, hep kendini hatırlamalı! Kendini iyi hissettiğinde nasıl olduğunu, sevdiği şeyleri yaparken neler hissettiğini, hepsini, hepsiniiiii!!! Sizler de verdiğiniz ilk kiloları düşünün! İçine yeniden girmeye başladığınız kot pantolonlarınızı, belinize oturan gömleklerinizi, rahat rahat çıkmaya başladığınız merdivenleri düşünün! Etrafınızda herkes sizi 'Aaa, inanmıyoğğrum!' diye karşılamıyor mu? Siz de kendinizi daha genç hissetmiyor ve bunu başkalarından da duymuyor musunuz? O halde havlu atmanın zamanı mıdır! Asla!
   Ne yapıyoruz? Kendimizi gözden geçiriyoruz; yanlış yaptığımız bir şeyler mi var? Yoksa normal olarak kısa sürecek bir duraklama dönemindeyiz ve her şeyden önemlisi bu dönemde göstereceğimiz kararlılık mı? Gelin bakın bakalım benim başıma neler geldi, sizlerle diyetim hakkında konuşmadığımız neredeyse 1 ay içerisinde?
                               *                                           *                                             *
   6 Ağustos tarihinde toplamda 10 kilo vermiştim, bunu 16,5'a çıkardım. 5 Temmuz 2012 tarihinde diyete başladığımda vücut kitle indeksim (BMI) 32'ydi ve 1. derece bir obezdim. 6 Ağustos'ta bu 28.8'e inmişti. Şu anda ise 27.1 . Yani 'Normal' bir insan olmama çok az kaldı! Ne verdiysem yağdan verdim.
    Efendime söyleyeyim bunun dışında bayramda bir güzel tatile gittim ( daha da vakit bulamadım yazamadım ya, neyse), sevgili canımın içi Tarkan ve binlerce kişiyle birlikte Harbiye Açıkhava'da çılgınlar gibi partiledim :)  , can arkadaşım ozcadısı'yla İstanbul gecelerini şenlendirdim....Ammavelakin size asıl, sonunda DukaniCHE ve burcutimocin'e kavuştuğumu söyleyebilirim! Böyle tatlı, hoş, güzel, zarif, zeki hatunlarla biraraya gelmiş olmak beni çok mutlu etti.  esraakkaya'nın Kalamış'taki Tatlı Huzur'unda Dukan kanepeleri, şekersiz çay, light sütlü kahve ve Dukan usulü cheesecake ve tiramusudan oluşan menüye de bayıldım doğrusu. İş çıkışlarında arkadaşlarımla buluşabileceğim ve '1 cheesecake' sipariş edebileceğim bir yer olması bir yana, mekan o kadar tatlı ve güzel ki. Hem patroniçe Esra Akkaya'nın da bir Dukancı oluşu ve yüzündeki gülücüğü ile etrafa neşe katması da cabası! Ancak o gün, haberim olmaksızın diğer Dukangiller peykerhan, Gönül Şen, Behice Keleş ve Işıl Bük ile de tanıştım. Yakında bir kadın insiyatifi kurarsam, şaşırmayın!
                             *                                              *                                                *
      Gelelim son 1 ayın yeniliklerine; taranananaaaam!!! Efendim kendi kendime krep iyi güzel de, neden ekmek yok ekmek diyerek, sonunda ekmek yapmaya başladım. Hatta kek ve yumurtasız kurabiye bile yaptım. Bildiğiniz üzere ben pratik bir insanım, denenmiş, beğenilmiş tarifler varken kendimi maceraya atmıyorum. Bu nedenle de sizlerle her zaman olduğu gibi internet dünyasında karşılaştığım muhteşem hatunların tariflerini paylaşacağım.



1. Özge'nin Ekmeği;  Efendim Özge'nin ekmeğini ilk yaptığımda kabartma tozu ile tuzu karıştırarak eklediğimden ekmeğim çok pofuduk olmadı ve böylece de mısır ekmeğine benzedi. Pek şahane oldu. İkinci yapışımda ise cidden pofur, pofur şişti. Ağzınıza layık!
    Tarif için her zaman olduğu gibi fotoğrafa tıklayınız! :)


                     




2. Dilan'ın Mermer Kek'i ; Bu kek benim öğleden sonra ofisteki karın gurultularıma derman oldu. Ancak bir dahaki sefere ben sadece kakaolu ve mümkünse bol kakaolu yapmayı düşünüyorum :)






3. Canımmmm Burcu Timoçin'in yumurtasız poğaçası; Ekmeğin mi bitti, krep yapmaya mı vaktin yok? Öğleden sonra karnın mı guruldadı? İşte imdadına yetişecek tarif. Şahsen pastırmayla çok yakıştırdım!






 4. DukaniCHE'nin Lazanyası; Henüz daha denemedim ama sizlerle de paylaşmak istedim. Bu gördüğünüz en yakın zamanda kendimi ödüllendirmek için yapacağım yemektir ve tarifi de çok sevgili DukaniCHEmize aittir.








                               Bugünlük de bu kadar! Beni özleyin anacımmm!!! Byeeee!!!! :)

14 Ağustos 2012 Salı

Dukan Baba ve 44 Zayıflama Sırrı Vol.2 - Patlıcan


        Dukan Diyeti'ne başlayalı tam 41 gün olmuş. ( Şimdi sizin '41 kere maşallah' dediğiniz yere geliyoruz, hımm tamam, devam edebiliriz)  Bu sabah ofis kapısından içeri girmemle birlikte kızlar 'Kızım sen tartıldın mı son günlerde? Tartılsana yahu! Belin falan çıktı meydana, epey inceldin' dediler. Bendeniz de zevkten dört köşe oldum. Ancak benim için en en güzeli, babamın yüzünde muzip bir ifade ile ' Sen küçüldün kız çocuğu!' demesi. 
      Seyir döneminin 35. günü geride kaldı. Sebzeler ve proteinlerle oldukça harika ilişkiler içerisindeyim. Taze yeşil fasulyeler, kabaklar, kırmızı biberler, dolmalık biberler, salatalık ve domatesler, dondurulmuş ıspanaklar, semizotları, maydanozlar, dereotları derken Dukan Diyeti öncesindeki 'nerde makarna, orada Audreycik' dönemimle kıyaslayınca, sanırım vücudum da bir gün yüzü gördü. Cildimin yapısındaki değişikliği şimdiden hissedebiliyorum. Henüz sigarayı bırakmamış olmama rağmen, cildimin rengi de dokusu da güzelleşti. Siz kış gelip de kereviz saplarıyla yakın ilişkiye girdiğimde gelin görün bir de beni! 
      Bu dönemde barbunyayı özledim en çok. Bir de meyveyi genellikle yaz aylarında tüketen biri olduğumdan bu yazı karpuz, şeftali, kayısı ve incirden mahrum geçiriyor olmak ara sıra çocuk gibi dudak bükmeme sebep oluyor. Ammavelakin 'Nolacak canım, bir kereden bir şey olmaz' deyip de, kendimi bir dilim kavunu mideye indirirken yakalamadım. 
    Dukan Diyeti mazeretiyle de ömrümde yemediğim kadar balık yedim diyebilirim. Ne güzel bir mazeret oldu, sormayın gitsin! Çipurasından, istavritine, somonundan levreğine götürüp duruyorum.
     Bu dönemde yeme özgürlüğüm olduğu halde ve en sevdiğim sebze ünvanını taşımasına rağmen kendimden beklenecek düzeyde patlıcan yemedim. Nedenini de şu an bilemiyorum. Pişirmeye mi üşendim nedir? Oysa benim canımın içi patlıcanım - karnıyarığıdır, beğendisidir, oturtmasıdır, musakkasıdır, imambayıldısıdır, salatasıdır; ver patlıcanı bana ömrümü geçiririm - meğerse Dukan'ın 44 zayıflama sırrından biriymiş yahu!
    Şimdi merak etmişsinizdir, nedir bu nikotin zengini sebzenin zayıflamaya katkısı? Efenim patlıcan, elmaya da besin değerlerini veren pek sevgili pektinden bol bol ihtiva edermiş. Bu pektin  sindirim sisteminize ulaştığında bir jel oluşturuyor. Bu jel ise etrafındaki herşeyi sarıp sarmalama kapasitesine sahip ve sindirim esnasında etrafındaki şeker, yağ ve hatta proteinleri bile tuzağına düşürebiliyor. Böylelikle de bütün bu kaloriler kendilerini hoop diye klozetin dibinde buluveriyorlar!
   Diyelim ki çok açsınız ve çok fazla yemeden doyamayan bir yapınız var ve tıka basa doyduğunuzu hissetmeden masadan kalktığınızda mutsuz oluyorsunuz. Eğer zayıflamanıza yardımcı lezzetli besinlere ilginiz var ise Dukan'ın sizin için bir tarifi bile var; Dukan Amca bir bıçak yardımıyla üzerinde 2,3 delik açacağınız patlıcanın içine 4 -5 diş sarımsak koyarak fırına vermemizi ve dışı kızarıncaya kadar da beklememizi söylüyor. Ardından patlıcanımızı avakoda gibi ikiye yarıp etini yememizi öneriyor. Ancak ilginç olan önerisi yarısını ayakta yedikten sonra, gerisini oturarak yemeye devam etmeniz. Böylelikle yemek yemiş olma hissi beyninizde doygunluk hissiyatı yaratacak ve patlıcanınızın ardından öğle ya da akşam yemeğinizi sakince yiyebileceksiniz. Patlıcanın içindeki pektin de, sindirim sisteminizdeki küçük gezisi sırasında sizi ekstradan bazı kalorilerden de kurtaracak. Denemeye değer! 

   Dukan Diyeti'ndeyken patlıcanla daha neler yapabileceğinizi merak ediyorsanız, sizi bir kez daha Dukan Kardeşliği ile başbaşa bırakmak istiyorum. Ben henüz hiçbirini denemedim ancak deneyenlerin ne kadar mutlu olduklarını biliyorum. Buyrun size birbirinden leziz patlıcanlı tarifler! ( Fotoğrafların üzerine tıklayarak tariflere yönlenebilirsiniz.)

Patlıcanlı Seyir Dönemi Tarifleri;

    



   



       
     












Son olarak da patlıcanlı tariflerin şahı olan 'Hünkar Beğendi' tarifini sizlerle paylaşmak isterim!








6 Ağustos 2012 Pazartesi

Görevimiz Sağlıklı Zayıflama - Dukan'la Bir Ay

   Bugün 6 Ağustos 2012 Pazartesi; Dukan diyetimin 1. ayı doldu. Önümde seyirle geçecek bir 7 ayım ve ardından da 311 günlük güçlendirme dönemim var. 5 Temmuz 2012 tarihinde diyete başladığımda vücut kitle endeksim (BMI) 32 'ydi ve ben 1. derece bir obezdim. Bugün aynaya baktığımda gözü yoran fazlalıklarından kurtulmuş, hafif kilolu birini görüyorum. Tam 10 kilo kaybettim ve vücut kitle indeksim de 28,8'e indi. Ben artık bilimsel olarak da 'fazla kilolu' biriyim. 
   Neden üzerine basa basa size kilomu değil de vücut kitle endeksimi söylüyorum diye merak ediyor musunuz peki? Çünkü bu dünya çapında kabul görmüş, obezite ile ilgili çlaışmalarda kıstas alınan bir ölçü. Dünya Sağlık Örgütü ve hatta Sağlık Bakanlığımız bile bu ölçüyü kıstas alıyorlar. Hatta bakanlığın konuyla ilgili hazırlamış olduğu kamu spotunu da sizlerle paylaşmak isterim. 

 Bu noktada önemle belirtmem gerekir ki, bu 10 kilonun önemli bir kısmını yağdan kaybettim. Kas ve su kaybım olmadı. Zaten bunu anlamak için neredeyse yağ, kas, su oranı ölçen tartılara ihtiyacım bile yoktu. Değişim gözleri
   Peki bu süreçte neler oldu? Ben nelere dikkat ettim? Ne gibi araştırmalar yaptım? 
   İşin doğrusunu söylemek gerekirse örneğin düşük kalorili bir diyet uygularken 1 ayda 10 kilo vermek habersiz olacağım sağlık problemlerinin ötesinde, gündelik yaşantımda da aksaklıklara neden olabilirdi. Hatta sevgili Dukaniche 1 ayda 10 kilo verdiğimi duyunca hemen şüpheli sorularıyla beni kontrol etti ' Yanlışlıkla düşük kalori diyeti yapmış olmayasın?'. 
   Dukanichemizin bu sorusu üzerinden yediklerimi, yemediklerimi masaya yatırdığımızda bir kez daha durumun böyle olmadığını görmüş olduk. 
   Bu sırada benim ilham kaynağım, sevgili ulu manitum Güldenay Sonumut yer yer umudunu kaybetti; hep destek tam destek yanında durduk. İlkay, Eylül, Ayşegül ve de Ben Kişisi tam gaz diyetlerine devam ediyorlar ve onların da harika haberlerini alıyorum. 

   Peki ben  ne halt yedim? :)
  6 günlük atak döneminin ardından 26 günlük seyir rejimim sırasında;

Dukan usulü makarna
1. Her gün 1,5 yemek kaşığı yulaf kepeği yemeği asla ihmal etmedim. Yulaf kepeğini genel olarak krep olarak tükettim. Ancak bunun dışında mücver ve köfte yapımında da un ve ekmek yerine yulaf kepeği kullandığım oldu. Ölçülere sadık kalacak biçimde tüketimini gerçekleştirdim.
2. Her gün 2 litre veya üzerinde su içtim. Su ihtiyacımız boy ve kilomuza göre farklılık gösterir. Bu sıcaklarda ben de kendiliğinden neredeyse her gün 2 litrenin üzerinde su tükettim. 
3. Haftanın 6 günü işten eve yürüdüm. Yürüyüşe başladığımda 1 saat 10 dakika süren yolu şimdi 50 dakikada katediyorum. Bu da vücudumun daha atik hale geldiğinin göstergesi. Merdiven inip çıkarken artık yorulmuyor, nefes nefese kalmıyorum. 
4. Haftada 4 -5 öğün balık tükettim. Buğulama ya da ızgara olarak levrek, ege çipurası, somon, istavrit yedim.
Yanmaz yapışmaz tavada ızgara istavrit, salata,
Coca-Cola Light (ışığını yansıt) 
5. Süt ürünleri tüketmeye yani kalsiyum alımına özen gösterdim. Pınar'ın Light Organik Sütü'nü, Bahçıvan'ın Light Kaşarı'nı, SEK'in light ayranını ve Danone'nin light yoğurdunu tavsiye ederim. Zira yağ oranları tam da istenilen düzeyde. Pınar Light Labne, Pınar Light Üçgen Peynir ve Bahçıvan Light Dil Peyniri istenilenin üzerinde yağ ihtiva ediyorlar. Ancak bunları da azar azar kullandım. 
6. Maydanoz ve dereotu çok sevdiğim otlar olduğundan seyir döneminde de menümden eksik olmadılar.
7. Izgara ve haşlama dana eti tükettim. Tavuğun göğsünü tercih ettim. Elimden geldiğinde kırmızı eti daha az tüketmeye özen gösterdim.
8. Yiyeceklerimi hardal ve baharatlarla tatlandırdım.
9. İkinci haftamda dayanamayarak tatlandırıcı aldım. Splenda toz tatlandırıcı ile Burcu Timoçin'in kakaolu kekinden yaptım. Bir de izin verilen oranlarda mısır nişastası ve kakao kullanarak kakaolu muhallebi yaptım.
10. Sebzeleri olabildiğince az pişirerek yedim; kırmızı biber, yeşil dolmalık biber, semizotu, kabak, domates, yeşil fasulye, patlıcan tükettim. 
Dukan usulü Pazar kahvaltısı
11. Dışarıda yemek yiyeceğim zamanlarda üşenmeden servis elemanlarına detaylı sorular sordum  ve bazen yemeklerde ufak değişiklikler talep ettim. Taleplerimin kabul görmediği yerlerde yemek yemeyi reddettim.
12. Hiç alışkanlığım olmadığı halde bu dönemde toplam 6- 7 taneyi geçmemek üzere ( günde değil  yahu 26 günde) light cola ve ice-tea tükettim.
13. Yemeklerimi kendim hazırladım, pişirdim, taşıdım, yedim. Üşenmedim.
14. Hiç kaçamağım olmadı da değil. 4 kere alkol alımım oldu. Şehir ve ülke dışından gelen misafirleri ağırlarken onlarla birer kadeh bir şey içtiğim oldu. Bunun da içeriği, her bir içecek farklı günlerde olmak üzere, 1 kere 1 şişe light bira, 2 kere 1 tek rakı ve 1 kere 1 kadeh kırmızı şarap. Ben size tavsiye etmem. Zira dengeniz bozuluyor. Kilo verişimi etkilemedi ancak ertesi gün kendimi yorgun hissettim ve yataktan kalktığımda yüzüm gözüm şiş oluyordu. Şuncacık şeyle yani! Düşünün ve sakının derim! 
15. Bu dönemde günde 1 magnezyum pastili aldım. Tuz/su dengemi korumaya özen gösterdim. Şimdi de romatoit artritim için Glucosamine kullanmaya başlayacağım.
16. Blogum 1000 sayfa görüntülemenin ötesine geçti. 
 

 

23 Temmuz 2012 Pazartesi

Orada Yerinde Misin, Duruyor Duyuyor Musun? - Çok Sosyal Kişinin Dukan Halet-i Ruhiyesi

     Selamlar,

    Orada biri var mı? En azından blogumun ilk kayıtlı izleyicisi Fulya'nın beni dinliyor olacağını umuyorum :)

    Geçtiğimiz haftayı o konser senin, bu müze benim gezmekle geçirdim. Ehh sabahları da kalkıp işe gittim. Haliylen 'Sosyal ortamların gülü nasıl Dukan'a devam eder?' konulu tezimi yazdım, savunmasını yaptım ve 'Uzmanlık' ünvanımı aldım.
    1. One Love Festival 14- 15 Temmuz: Koskoca haftasonunu Santralİstanbul'da geçireceğim. Festival alanında yiyecek bir şeyler bulabilecek miyim? Hahahahh! Neden olmasın?
    13 Temmuz cuma gecesi  üniversiteden arkadaşım Merve şehir dışından beni ziyarete geldi. (Külliyen yalan! Festival coşkusuna katılmaya geldi.) Güzelyalı'dan bindiği denizotobüsü Merve'yi Kabataş'ta bırakınca, bize de akşam yemeğini Karaköy'de bir balıkçıda yemek farz oldu.
        İnce kıyılmış roka ve marul salatama zeytinyağı koydurmadım, sirke rica ettim. Ana yemeğim ise ızgara Ege Çipurası'ydı kiiii Kraliçe'lere layık. Merve'ye ayıp olmasın diye en bi küçüğünden rakı sipariş ettik. Ben de bardağıma 10 küp buz ile herhalde 1cc rakı koydum :)) Mezelerden de seyir dönemine yaraşır yoğurtlu semizotu, közlenmiş patlıcan (sirkeli) ve acılı ezmeyi tercih ettik. Yegane sıkıntım yağsız olmayan beyaz peynirdi diyebilirim. Ben ekmek yemediğim için 47 kglik arkadaşım Merve, bir oturuşta 2 sepet ekmek yediğini öğrenmiş oldu.
        Ertesi gün uyandığımız saate sabah demek pek doğru olmaz. Haliyle brunch tadında bir kahvaltı yaptık; light beyaz peynirli omlet, yulaf kepeği krebi, light kaşar peynir, Hindi füme. Artı olarak da misafirimin şerefine ilk Dukan usulü pancake denememi yaptım.
        Pancake yaparken çok çevik olmanız gerek yoksa hemencecik yanıveriyorlar, demedi demeyin!
        Saat 15:00 suları evden çıktık. Festival alanında Light Ice Tea ve sudan başka bir şey tüketemedim. Ancak cumartesi gecesi akşam yemeği yememezlik de etmedim. Eve dönüş yolunda Taksim'i ziyaret etmemek olmazdı. Ben de Dukan diyetine başladığımdan bu yana canımın fena halde çektiği ciğer ızgaranın yanında ayranla karnımı doyurdum.
        Pazar gününün kahvaltısını da yine brunch şeklinde dışarıda yaptık. Kadıköy İsis Cafe'de tavuklu roka salatası ile güne başladım. O gün havanın sıcaklığından mı yoksa Kadıköy'de herkesin elinde yalana, yalana bir külahla gezindiklerinden mi bilinmez, canım fena halde dondurma çekti. Light dondurma üretimini yıllardan beri devam ettirdiğini bildiğim Mado'ya attım kendimi. Vişneli dediler, nayır, nolamaz dedim. Vanilyalının besin değerleri de Dukan'a uymuyordu. Neden sonra son bir şans kakaoluyu istedim. Besin tablosuna baktım ve bingoooo! Yağ oranı beklenen düzeyde, tatlandırıcılı dondurmamı bulmuştum işte!
       Pazar gecesini ise evde geçirdiğimden sanırım şunu yedim, bunu yedim dememe gerek yok. :)

2. Sharon Jones&Dap Kings 17 Temmuz: İşten kendimi yollara dökerek, nasıl oldu da saat 7'de Beşiktaş'ta olmayı becerdim bilemiyorum. Ammavelakin trafiğe takılan arkadaşım Ozcadısı'nı beklerken bir şeyler yemeyi akıl etmediğimden akşam yemeği adı verilecek bir şeyi mideye indirdiğimi söyleyemeyeceğim. Konser alanına vardığımızda UNO'nun etkinlik sponsoru olduğunu öğrendik. Peynirli jambonlu, beyaz peynirli domatesli kanepeler hazırlamışlar. Allah affetsin, ekmeklerini yemeden 3 kanepe ile açlığımı giderdim. Light cola içtim. Konser çıkışında ise Ozcadısı'nın evinde kendime rafadan bir yumurta ile bir bardak sütü çok görmedim.

3.Sezen Aksu Akustik Band Harbiye Açıkhava Tiyatrosu 18 Temmuz: Bir diğer iş çıkışı kendimi Beşiktaş'a atma maceram. Bu sefer Üsküdar üzerinden deniz yoluyla Beşiktaş'a ulaştım. Harbiye'ye giderek arabayı otoparka bıraktıktan sonra Borsa Restaurant'a yöneldik. Saf mıyız neyiz, yer yoktu tabii ki! Biz de kendimizi Park Cafe'nin serin bahçesine attık. O gece ilk ciddi kaçamağımı gerçekleştirerek, light bira içtim. İçtim evet. Yanında da ızgara köfte yedim. Ama sorularımla garsonu çıldırtmak pahasına gerçekleştirdim bu eylemleri. 'Köftede ekmeğin oranı nedir?', 'Light bira getirirseniz bir besin değerlerine bakabilir miyim?' :)

4. Perşembe gecesi buluşması Jayaka ve Aycan'la akşam yemeği: Buluşma mekanımız Trump Towers altında açılmış olan yeni Midpoint. Benimse her öğle yemeğimi bugüne kadar Palladium alışveriş merkezinde yemiş olmamdan ötürü menüdeki ızgara balık, buğulama balık, ızgara tavuk kotam dolmuş taşmış. Kırmızı etlerin ızgaralarında bile olur olmaz soslar mevcut. Derken Aycan'ın tavsiyesi ile haşlanmış sebzeli dana eti sipariş ediyorum. Ne de iyi ediyorum! Ohh canıma minnet. Patatesleri ve havuçları ellemeden yeşil yapraklı sebzelerle, mis gibi dana etini mideye indiriyorum.

  Ammavelakin bu hafta bana bir şey daha öğretti. O da şu 'Kızım gezip tozarken zaten para saçıyorsun, bari hafta içi öğlenleri yemeğini evden götür'. Bu nedenle öğlen yanımda işyerime götürebileceğim tatlar peşine düştüm. İlk aklıma gelense köfte oldu. Hem de fazla fazla yaparak, buzdolabında saklayabilir ve yorgun olduğum zamanlarda da pratik hazırlayabileceğim bir yemeğim olmuş olur dedim.
 500 gr kıymaya 12 kaşık yulaf kepeği dışında soğan rendesi, maydanoz, yulaf kepeğinin tadını kırması için biraz kırmızı biber rendesi ( taze), kimyon, karabiber, kekik, tuz, pul biber ekledim. Yoğurdum, buzdolabında 2 saat beklettikten sonra da köfte şekillerini verdim. Tam 34 köftem oldu; yani neredeyse 6 köfte ile günlük yulaf kepeği ihtiyacımı karşılamış olacağım. İlk 6 köfteyi de yarın öğlen yemeğinde yemek üzere muhteşem yanmaz yapışmaz tavamda, 0 yağ ile pişirdim.

Şekil 1-a: Yanmaz yapışmaz tavada 0 yağ ile pişen köfteler

Yarın öğle yemeğim, kendisine bir adet
light ayran ya da kola eşlik edecek
 Bugün Dukan Diyeti'min 19. günü geride kaldı. Bilgim dahilinde 8 kg verdim. Ancak son 3 gündür tartılmıyorum. O nedenle de değişimleri çok merak ediyorum. Yarın sabah ilk iş tartılacak ve şu an burada paylaşamadığım- az daha uzatırsam bilgisayarın hard diski yanacak çünkü- şeylerle birlikte size yazacağım.

Buzdolabında yolumu
gözleyecek olan köfte ekibi
  




Bu arada ben manyak değilim değil mi? Okuyor birileri yazdıklarımı. 

Ses verin alooo!!! Kime diyorum? :)))

17 Temmuz 2012 Salı

Tuz Devri - Tuza Abanma, Tuzsuz Kalma

 

   Dünya çapında ölümlerin %13'ünün yüksek kan basıncından kaynaklandığını biliyor muydunuz? Dukan diyetine girip de, kendimi internette kaybedip, Dünya Sağlık Örgütü'nün sayfasında buluncaya kadar; ben de bilmiyordum. 
   Dünya Sağlık Örgütü (WHO) 'Yeme Alışkanlıkları, Fiziksel Aktivite ve Sağlık üzerine Global Stratejiler' oluşturuyor. Bu proje kapsamındaki başlıklardan biri de 'Sodyum kullanımı azaltımı stratejisi'. WHO'nun 2010 yılı raporuna göre yüksek kan basıncına bağlı ölümler düşük gelirli ülkelerde söz konusu oranın iki katına kadar çıkabiliyor. 'Peki bundan bize ne' mi?
    Bilenler bilir, bilmeyenler de lütfen sağda solda Dukan diyeti yapıyorum demesinler; diyetimiz bizlere sodyumu azaltılmış soya sosu, sodyumu azaltılmış tuz tüketmemizi salık verir. WHO söz konusu raporda yiyeceklerden alınan tuzun kan basıncı ve yüksek tansiyonla doğrudan ilişkisi olduğunu dile getiriyor. Ülkeler bazında sodyum tüketiminin azaltımı için çalışmalar yürütüyor. 

     Peki sodyum kullanımını azaltmanın ne gibi faydaları var?
- Felç riskini düşürüyor.
- Kan basıncı düşüyor.
- İskemik kalp hastalığı riskini düşürüyor.

     Dünya çapında düşünüldüğünde günlük tuz tüketiminin 10 gramdan, 5 grama düşürülmesi 2,5 milyon ölümün önlenebilmesi anlamına geliyor. 
      Ammavelakin 'Vay anasını satayım, o zaman hiç tuz yemeyeyim, sonsuza kadar yaşayayım' diye bir dünya yok! Yeterince tuz almayacak olmanız durumunda ortaya çıkacak olan iyot ve sodyum eksikliğinin başınıza öreceği çoraplar da hiç göze alınası değil. İyot eksikliği söz konusu olduğunda;

- Anne karnında ve bebeklikte düşük, ölü doğum, bebek ölümünde artma, zeka geriliği, sağırlık, cücelik
- Çocuk ve gençlikte guatr, büyüme geriliği, zihnin yeterli çalışmaması, güçsüzlük 
- Kullanılabilir zekada gerileme
- Öğrenme yeteneğinin azalması

    Bütün bunların önüne geçebilmek için günlük iyot ihtiyacımızın karşılanması gerekiyor. Bu da bir toplu iğne başı kadar iyota denk geliyor. Ammavelakin ülkemizde yeterli iyotun yemeklerden alınması mümkün değil. Bu nedenle de iyotu arttırılmış tuzlar satılıyor. Bu tuzların bir diğer adı da 'Akıllı tuz'muş. İyot gün ışığından, nemden, ısıdan etkilenen bir madde olduğundan, iyotlu tuzun da gün boyu oda sıcaklığına mazur kaldığı düşünülecek olduğunda, uzmanlar tuzun yemekler piştikten sonra üzerilerine serpilmesini öneriyorlar. 
     Öte yandan sodyum eksikliğinin de bilinen zararları halsizlik, güçsüzlük, baş dönmesi, çarpıntı, düşük tansiyon, hafıza bozukluğu, konsantrasyon zayıflığı, baş ağrısı, depresyon, mide bulantısı ve kas krampları olarak sıralanıyor.
       Hele ki bu sıcaklarda; sağ elinden su şişesi eksilmez ve şıp şıp terlerken, sen sen ol tuza abanma ama sakın tuzsuz kalma sevgili Dukancı!

Kıssadan Hisse:
Yani neymiş? Azı kararmış, çoğu zararmış. Dengeli beslenecek, bir yandan fazla kilolarımızdan kurtulacak, öbür taraftan sağlıklı bireyler olacakmışız.