Ben şişkoyum, bildiğin şişko. Görenler boyum uzun diye pek anlamaz; irisin, boyun var derler Tartı da mı yalan söylüyor? Ben şimdi bir yola çıktım, yol hikayemi de seninle paylaşıyorum işte. Belki senin de bir yoldaşa ihtiyacın vardır. Belki sadece sağlıklı beslenmek istiyorsundur. Belki de çok sevdiğin kendi mutlu, görüntüsünden mutsuz bir başka şişko vardır :) Kim bilir?

12 Eylül 2012 Çarşamba

Audrey'nin Yolu - Tecrübeyle Sabit Dukan Tarifleri

   Aylardır 'Sıcak, yandık, bittik' diye söylenip, durduk hep beraber. Eee noldu? Tarkan'ın 2012 yılında, Cemil Topuzlu Açıkhava Tiyatrosu'nda vereceği ilk konser günü gök delindi; kapkara bulutlar etrafı, kasvetleri de ruhumu sardı. Oysa bu kış için, uzun yıllardan sonra ilk kez, çok heyecanlıydım. Güzel kazaklarımı, botlarımı giyip tiyatroya, sinemaya gidecektim. Arkadaşlarla ev toplantıları yapacaktık; sinema, oyun, okuma geceleri. Galata'ya gidecek ve Mart sonunda seyir dönemimin bitişini vişne likörü ile taçlandıracaktım. Noldu? 
   Erken gelen gök gürültüsü ve yağmur keyfimi yerle bir etti. Akşam konserde sıçana dönmüş 6000 kişiyle, omuz omuza 'Çiçek gibi tazecik' diye tam bir Akdeniz şarkısı olan Dudu'yu söylerken, kendimi salak gibi hissedeceğimi düşünüyordum. Peki öyle mi oldu? Tabii ki; hayır.
  ' Allahını seversen buradan bizim alacağımız ders nedir Audrey? Dukan, Tarkan, sonbahar ne alaka ?' demeyin. Aranızda 'Kilo vermem durdu', 'Verdiklerimi geri alıyorum', 'Yulaf kepeğinden bıktım' diyenler olduğunu ve bu olumsuz düşüncelere kendilerini boğarak asıl amaçlarından da sapıyor ya da sapmak üzere olanlarınız olduğunu biliyorum.
  Doğrusunu söylemek gerekirse; hayır efendim, ben hiç de kendimi salak gibi hissetmeyecektim Harbiye'de. Bardaktan boşanırcasına yağmur yağsa, bu sefer ' Hahah ha! Ne güzel! Hiç böyle bir Tarkan konseri anım da yoktu sırılsıklam! Yaşasın!' bile derdim. Yani ne yapmalı? İnsan durmamalı, hep kendini hatırlamalı! Kendini iyi hissettiğinde nasıl olduğunu, sevdiği şeyleri yaparken neler hissettiğini, hepsini, hepsiniiiii!!! Sizler de verdiğiniz ilk kiloları düşünün! İçine yeniden girmeye başladığınız kot pantolonlarınızı, belinize oturan gömleklerinizi, rahat rahat çıkmaya başladığınız merdivenleri düşünün! Etrafınızda herkes sizi 'Aaa, inanmıyoğğrum!' diye karşılamıyor mu? Siz de kendinizi daha genç hissetmiyor ve bunu başkalarından da duymuyor musunuz? O halde havlu atmanın zamanı mıdır! Asla!
   Ne yapıyoruz? Kendimizi gözden geçiriyoruz; yanlış yaptığımız bir şeyler mi var? Yoksa normal olarak kısa sürecek bir duraklama dönemindeyiz ve her şeyden önemlisi bu dönemde göstereceğimiz kararlılık mı? Gelin bakın bakalım benim başıma neler geldi, sizlerle diyetim hakkında konuşmadığımız neredeyse 1 ay içerisinde?
                               *                                           *                                             *
   6 Ağustos tarihinde toplamda 10 kilo vermiştim, bunu 16,5'a çıkardım. 5 Temmuz 2012 tarihinde diyete başladığımda vücut kitle indeksim (BMI) 32'ydi ve 1. derece bir obezdim. 6 Ağustos'ta bu 28.8'e inmişti. Şu anda ise 27.1 . Yani 'Normal' bir insan olmama çok az kaldı! Ne verdiysem yağdan verdim.
    Efendime söyleyeyim bunun dışında bayramda bir güzel tatile gittim ( daha da vakit bulamadım yazamadım ya, neyse), sevgili canımın içi Tarkan ve binlerce kişiyle birlikte Harbiye Açıkhava'da çılgınlar gibi partiledim :)  , can arkadaşım ozcadısı'yla İstanbul gecelerini şenlendirdim....Ammavelakin size asıl, sonunda DukaniCHE ve burcutimocin'e kavuştuğumu söyleyebilirim! Böyle tatlı, hoş, güzel, zarif, zeki hatunlarla biraraya gelmiş olmak beni çok mutlu etti.  esraakkaya'nın Kalamış'taki Tatlı Huzur'unda Dukan kanepeleri, şekersiz çay, light sütlü kahve ve Dukan usulü cheesecake ve tiramusudan oluşan menüye de bayıldım doğrusu. İş çıkışlarında arkadaşlarımla buluşabileceğim ve '1 cheesecake' sipariş edebileceğim bir yer olması bir yana, mekan o kadar tatlı ve güzel ki. Hem patroniçe Esra Akkaya'nın da bir Dukancı oluşu ve yüzündeki gülücüğü ile etrafa neşe katması da cabası! Ancak o gün, haberim olmaksızın diğer Dukangiller peykerhan, Gönül Şen, Behice Keleş ve Işıl Bük ile de tanıştım. Yakında bir kadın insiyatifi kurarsam, şaşırmayın!
                             *                                              *                                                *
      Gelelim son 1 ayın yeniliklerine; taranananaaaam!!! Efendim kendi kendime krep iyi güzel de, neden ekmek yok ekmek diyerek, sonunda ekmek yapmaya başladım. Hatta kek ve yumurtasız kurabiye bile yaptım. Bildiğiniz üzere ben pratik bir insanım, denenmiş, beğenilmiş tarifler varken kendimi maceraya atmıyorum. Bu nedenle de sizlerle her zaman olduğu gibi internet dünyasında karşılaştığım muhteşem hatunların tariflerini paylaşacağım.



1. Özge'nin Ekmeği;  Efendim Özge'nin ekmeğini ilk yaptığımda kabartma tozu ile tuzu karıştırarak eklediğimden ekmeğim çok pofuduk olmadı ve böylece de mısır ekmeğine benzedi. Pek şahane oldu. İkinci yapışımda ise cidden pofur, pofur şişti. Ağzınıza layık!
    Tarif için her zaman olduğu gibi fotoğrafa tıklayınız! :)


                     




2. Dilan'ın Mermer Kek'i ; Bu kek benim öğleden sonra ofisteki karın gurultularıma derman oldu. Ancak bir dahaki sefere ben sadece kakaolu ve mümkünse bol kakaolu yapmayı düşünüyorum :)






3. Canımmmm Burcu Timoçin'in yumurtasız poğaçası; Ekmeğin mi bitti, krep yapmaya mı vaktin yok? Öğleden sonra karnın mı guruldadı? İşte imdadına yetişecek tarif. Şahsen pastırmayla çok yakıştırdım!






 4. DukaniCHE'nin Lazanyası; Henüz daha denemedim ama sizlerle de paylaşmak istedim. Bu gördüğünüz en yakın zamanda kendimi ödüllendirmek için yapacağım yemektir ve tarifi de çok sevgili DukaniCHEmize aittir.








                               Bugünlük de bu kadar! Beni özleyin anacımmm!!! Byeeee!!!! :)

2 yorum:

  1. Dukanİ da hic denemedim ama acilen az kalmİs kilolarımı da vermem lazim

    YanıtlaSil
  2. Tarifler için tşkrler
    Hele de Esra'nın yeri için:)))
    Daha önce Caddede bir yeri vardı artık buraya gideriz

    YanıtlaSil