Ben şişkoyum, bildiğin şişko. Görenler boyum uzun diye pek anlamaz; irisin, boyun var derler Tartı da mı yalan söylüyor? Ben şimdi bir yola çıktım, yol hikayemi de seninle paylaşıyorum işte. Belki senin de bir yoldaşa ihtiyacın vardır. Belki sadece sağlıklı beslenmek istiyorsundur. Belki de çok sevdiğin kendi mutlu, görüntüsünden mutsuz bir başka şişko vardır :) Kim bilir?

5 Temmuz 2012 Perşembe

Bak bir varmış, bir yokmuş....

    Evvel zaman içinde kalbur kazan içinde, develer tellal, pireler berber iken güneşli bir bahar günü gözlerini dünyaya açmış Audrey. Yumuk yumuk elleri, ayacıkları, bembeyaz bir teni varmış. Annesiyle babası çok mutlu olmuşlar bu pembe yanaklı, bembeyaz bebeği kucaklarına aldıklarında.
    Minik Audrey dünyaya gözlerini açtığı andan itibaren gözlem altına alınmış. Ama ne gözlem! Elinde bir fotoğraf makinesi, babası ardı sıra şipşakçılığa soyunmuş. Öyle ki hapşırırken, tıksırırken, çikolatalı gofrete saldırırken her anını ölümsüzleştirmiş. 
   Audrey'ciğin fotoğraflarına baktığınızda, beyazlığı, pembe yanaklılığı, güler yüzlülüğü dışında 2 şey dikkatinizi çeker; sol ayağındaki tuhaf içe bükey durum ve Michelin bebeği kıvamındaki tombilikliği.
   Nitekim bu tuhaf içe bükey bacak babasının da dikkatini çekmiş. Audrey dünyaya geleli bir kaç ay olmadan doktor doktor gezmeye başlamış. Henüz adı sanının bilinmediği bir hastalığın pençesindeymiş. Audrey dünyanın en şanslı bebeği olduğu için aynı yıl ABD'den kesin dönüş yapan Prof. Dr. Talat Cantez'in aspirin tedavisi sayesinde, gelecekte 'engelli' olmaya kadar insan sağlığını tehdit eden hastalığıyla baş edebilmiş. 
   Hastalığın adı 'Romatoid Artrit'. Yıllar sonra Audrey bir diğer süper kahraman Prof. Dr. Hasan Yazıcı sayesinde hastalığın etkilerinden tamamiyle olmasa da, hayatını sağlıklı herhangi birinden farklı geçirmesine gerek kalmayacak kadar kurtulmuş.
   Hatta öyle bir kurtulmuş ki, bebekliğinde yumuş yumuş, Michelin bebeği tombilikliğindeki Audreycik, büyümüş, BMI'yı 32'ye çıkana kadar yemiş de yemiş. Audrey mutluluktan, mutsuzluktan, üzüntüden, sıkıntıdan, eğlenceden, bunalımdan yemiş de yemiş. Yemek yemek bir ödüllendirme, öfkeyle baş etme, eğlenme biçimi olup çıkmış. Ammavelakin sırf estetik açıdan değil, sağlığı açısından da bu durum büyük tehdit oluşturmaktaymış. Zira o herhangi bir obezden farklı olarak, doğuştan Romatoid Artrit'miş. Bu durum eklemleri için; yani ilerleyen yaşlarında çok sevdiği yürümek, yüzmek, gezmek, kendi kendine yetebilir olmaktan onu mahrum edebilecek, büyük tehlike taşımaktaymış.

    Audrey bugün büyük bir merak içerisinde... Acaba O'nu bu sağlıksız halinden kurtaracak kahraman da karşısına mı çıktı? Bu kahramanın adı gerçekten de Pierre Dukan mı?

     Audrey'nin diet macerası bugün 'yeniden' başlıyor. Haydi hayırlısı :)

Kıssadan hisse; 

Anne babaların özenli gözlemiyle büyüyen çocuklar hayata hep 1-0 önde başlar,

Eğer şişmanlığa sebep olan herhangi bir sağlık probleminiz yoksa, yemek yemek alışkanlıklarınızın altında yatan psikolojik nedenlerin peşinden gitmelisiniz, unutmayın 'karbonhidratlar depresyonun en yakın arkadaşlarıdır',

Bir hekime körü körüne güvenmeden önce, iyi bir araştırma yapın ve gerekli durumlarda farklı bir profesyonelin de görüşlerini alın


     Kendinize ve sevdiklerinize iyi bakın ....

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder